bugün

entry'ler (120)

ygsye son iki hafta kala yapılacaklar

ÖSS'den sonra hala ağzın alışamadığı şu sınav zırvalığıdır. Rahat olun yeter. Ayy iki haftam kaldı daha çok ek ders yapalım diyen öğrenci için sabrın sonuna gelen öğretmenin son zaman dilimidir.

gelecekteki bana mektup

Eyyy gelecekte ki ben, ne yaptığını tahmin etmek çok zor olmasa gerek tanıyorum çünkü seni az çok. Aynı mesleği hala gık denemeden yapıyorsundur , bu uğurda yorulmak sana keyif veriyordur bilirim.

Bir kaç şüphem var sadece sana dair.

Uykunu hala düzene sokmamışsındır mesela denge ayarın bozuk gibi. Küçükken çok mu düşürdüler seni. Ama asık suratlı uyanma lüksün yoktur muhtemelen sorumlu olduğun insanlar çoğalmıştır. Hala sinirlendiğinde sabretmiyorsundur bence uyuz olduğun halde bu özelliğine.
Sağlıklı yaşam adına bir katı meyve sıkacağı sahibi olmuşsundur ama arada sırada olarak nitelendirdiğin sigaradan vazgeçmemişsindir. Bir sağlıklı Bir sağlıksız dengeler diye atıyorsundur hala * Bir de ben bağımlı değilim istesem bırakırım ayakların yok mu bayılıyorum sende ki şu şizofrenliğe !

Ama biliyorum ki kafana koyduğun 3-5 elle tutulur hayalini gerçekleştirmişsindir yada inanılmaz yakınsındır. 100lerce hayalde 3-5 de iyidir üzülme. Mısır'a hala gidemedin mesela di mi? bu yoğunlukla zor gidersin sen önce iş yerinden evin yolunu sağ salim bul. He bide arada bir telefondan sana ulaşmaya çalışanlara geri dön , insanlara haksızlık bu.

Ve gelecekte ki ben! Ciğerini bilirim hala ruhun akrep. Ama kırmamaktan daha önemli bir şey varsa kırılmamaktır bu hayatta. Haydi başarılar sana çoluk çocuğunla , hala pazar 12lere sarkan kahvaltılarınla *

gece yemek yemek

Bu hayatta "acıktım" denildiğinde ana baba eş dost kardeş gibi can biri olmalı ki hazırlasın,10 dakika sonra yemeğim önümde allah razı ola getirenden götürenden *

babanın garip huyları

Yanında olmayınca , olsaydı da bağırıp çağırsaydı be .Olsaydı da burnunu soksaydı her işe denebilecek bir durum olduğundan garip huy yoktur

alevi kızla evlenmek

Yıl olmuş bilmem kaç. Hala bir mezhep çatışması...Kuşak çatışması ,gelenek görenek çatışması , adet çatışması değil...insani tercihlere saygı gerek

kadınların evlendikleri erkeğin soyadını alması

Nasıl bakıldığı önemli tabi olaylara. Erkeklerin kızçeleri tavlamaktaki yani yöntemi ; "Sende ki hiiç bir şeyi değiştirmek istemiyorum mükemmelsin , sadece soyadım soyadın olsun. Yalnızca onu değiştirmek istiyorum sende" Kız çocuğuda saçma bi korunma iç güdüsüyle büyütüldüğü için hop! bunu romantik bulur. Vay arkadaş..

nedensiz iç sıkıntısı

Bir anne atasözü der ki "boş boş oturuyon tabii bilgisayar başında,abdest al , 2 satır kuran oku! , yada bana yardım et"
Bunları duyunca iç sıkıntınız hemen geçer..

doğacak çocuğunun burcunu ayarlayan ebeveyn

burç bir insanı bu denli etkileseydi herkes akrep doğururdu :P*

bazen insanın kıskandığı şeyler

meslek icabı insanlarla uğraşmak zorunda olmayanları kıskanıyorum.

nereye koyduysan oradadır

klasik türk annesi mantığıdır. tek açıklaması bu.

mutlu çiftleri görünce içinden beddua eden yalnız

allah akıl fikir duygu muygu versindir...

sabahları tüm servisi bekleten öğrenci

üniversiteye geçse de başlıklarından da ondanda kurtulsak dediğimiz öğrencidir...

şizofreni hakkındaki filmler

akıl oyunları efsanedir efsane.

üzgün olduğu halde değilmiş gibi davranan insan

ailesiyle yaşıyor olup sorgu sualden muaf olmak isteyen insandır.

liselinin öğretmenini kalbinden bıçaklaması

polis besleyeceklerine nitelikli öğretmen beslese devlet! saygı yoksunu,merhametsiz nesiller ortadan kalkardı bir ihtimal.

edit: eksileyin aynen devam...eğitim işte bu yüzden şart! Sizinde mi yakınlarınızda ki polislerin haksız yere beslendiğine inanıyorsunuz da kaldıramıyorsunuz.

ibne profesörler

başlık zorunluymuş açıklamak gerekmiş. o zaman nedir ibne profesör ; öğrencilik yılları hiç olmamış gibi davranan.Hak hukuk diye bahsedip, daha hangi öğrencinin haklı hangisinin haksız olduğunu ayırt edemeyen ve insanlık dersi vermeye çalışan adamdır! adam...utanılası söz bu adam.

Öğrenci : (tık tık tık) hocam müsait misiniz?
prof : hııı!
ö : hocam,ben derslere gelemiyorum çalışmak zorundayım.Hem çalışıp hem okumak durumundayım.Devamsızlıktan bırakcakmışsınız hiç bir şey yapamaz mıyız?
p : hayır!
ö : Ama hocam,buna gerçekten mecburum.Lütfen hocam beni devamsızlıktan bırakmayın.Alnımın akıyla okudum bunca yıl.
p : Benim yapabileceğim bir şey yok! ya oku ya çalış...bu benim sorunum değil.!
ö : peki hocam...

Bu profesörün sorunu değil.kimin sorunu? Bu hocalarla mı bir yere gelmeye çalışıyoruz.Gelmeyelim daha iyi...

matematikçinin sevgiliye söyleyebileceği sözler

sonsuz da kesişen 2 paralel doğru kadar gerçek ve bir o kadar da mantık dışısın...

dudağını büzüştürerek poz veren kızlar

ağzının ortasına kürekle vurma hissi uyandıran canlı varlıktır.

sözlük yazarlarının özeleştirileri

hayır diyememek baş belası tek durum.

çocukluktaki hayal kırıklıgı

Asıl rengi kiremit rengiymiş üstelik rugan da değilmiş..Yıllar sonra öğrendim tek güzel ayakkabımın kırmızı olmadığını.. Yıllar sonra öğrendim ki meğerse kırmızı ruganı geç,kırmızı bile değilmiş o canımı yakan ayakkabılar.Ruganlığından zaten banane! Kırmızı olamadıktan sonra…
O ayakkabıyı giyince canım acırdı,giyemeyince içim.Gerçek rengini öğrenince anladım iç ve can acısını..Yaş önemsizmiş hayal kırıklığı için kırmızı rengi kadar net öğrendim bunu.
Ne de hevesliydim ilk gördüğümde siyah poşetten çıkar soluk kırmızı gibi olan rugan denen ayakkabıyı için.’bu senin’ dedi babaannem.Hemen giydim.Ama beyaz dantelli çorap olmazsa olmaz.Özenle katlanır bilekten ayakkabının üstüne dökülecek şekilde.Yaş anca 5,ayakkabı numarası en fazla 27…O zamanlar ‘çocuğu götürelim kıyafet alsın,ayakkabı seçsin’ yok nerdeeee.Ne getirilirse o.Getirildiğine şükür küçülmüş giymekten iyidir.

Misafirliğe gittik o gün.Bende sözüm ona kırmızı rugan ayakkabı (kokusuna kurban.) yürüttüler 27 numara ayaklı,5 yaş civarlı çocuğu. Ayakkabı taş gibi,kaliteymiş ne de olsa…Ayağımı vurdu.Bir çıkarttım varılan yerde beyaz dantelli çorap kan revan.
Ama eve dönüşte de giyildi aynı ayakkabı can acıtsa bile.Eve geldik ayakkabıyı ayağımdan çıkartamadı halam.27 numara olmuş muhtemelen 29. Sıcak su döktü biraz ayakkabıya yapışmış ayağıma.Sonra çıktı ayakkabı içimdeki tüm yaşam sevinciyle birlikte..Kaynak denilebilecek sıcaklıkta suyla yıkadı babaannem ayaklarımı söylene söylene. Bir kez daha lanet ettim annemin beni büyütmeyişine.Bir kez daha haykırmak istedim benim suçum mu bu ayakkabı vurdu küçük almışsınız diye ayaklarımın üstüne basamazken…Bir daha hiç giyemedim benim için kırmızı rugan,başkaları için kiremit rengi süet olan ayakkabılarımı.Baş ucumda durdu uzunca bir zaman. Sonra onlarda uzaklaştırıldı benden mutluluğum ve duygularım kadar…
Ne zaman kırmızı rugan ayakkabılı 5 yaşlı bir çocuk görsem hala içim cayır cayır yanar.Ve bugün bolluk içinde alabildiğim ayakkabılardan biri.5yaş,27numara ayaklı iken kırmızı ruganımın vurduğu yeri vurup yara yapınca anladım ki ; içinde kalmışlık ömür boyu kalırmış ve acıların aslında en deriniymiş.